Edebiyat Nedir ?

Edebiyat Nedir ?

Edebiyat Nedir ?

Edebiyat nedir? 


Koskoca bir evren içinde süzülüp gidiyoruz. Büyümeye devam eden bir evrenin içinde biz gittikçe küçülüyoruz. Derler ya kum tanesi kadar diye. Bu hikâyenin sonu yok olmaktır belki de.

Biz insanoğlunun var olduğu zamandan bugüne dek bitmek bilmeyen hatta bitmeyecek olan nice mücadeleleri sürüp gitmiştir zaman boyunca. Peki mücadele neye karşıydı?

Zamana karşı. Büyüyen ve devleşen evrene karşı. Onu karşısında aciz ve küçük kılan birçok nedene karşı.

İnsan zamana karşı zamanı durduracak ya da zaman geçse dahi üstünden hep var olduğu zamanda kalacak bir şeyler üretmek istedi. Onu küçülten etkilere karşı onu devleştirecek bir yoldaş aradı kendine.

Peki neydi onlar? Neydi kaybolmayacak olan? Neydi büyütecek olan?

Duygular…. İletişimin ve tüm ilişkilerin doğmasını sağlayacak en gerekli öge.

Somut dünyaya karşı soyut bir dünya çok daha güçlü bir boyuttu insanoğlu için. Onu kullanmak gerekirdi.

Ama nasıl?

Duygunun en sadık yâri dildir. Çünkü duygu anlaşılmak ister. Çünkü duygu anlatılmak ister. Duygu aktarılmak ister adı her ne olursa olsun.

Kendine yepyeni ve somut dünyadan uzak çok daha büyük bir dünya kurmak isteyen insanoğlu için son bir şeye ihtiyaç kalmıştı artık.

Duygu ve dil arasında kuracağı köprü.

İnsanlığın dünyasına açılan kapı.

Edebiyat….


Peki nedir edebiyat?


“Düşünce, duygu, olay ve imgelerin insanlarda estetik duygular uyandıracak bir biçimde, dil aracılığıyla, söz ve yazıyla anlatımını amaç edinen sanat.” gibi bir tanım yapacaksınız, biliyorum. Ama ben sizden ezberlenmiş ya da kalıplaşmış tanımlar değil, ben sizden kendinize sormanızı istiyorum. Edebiyatın kaynağı duygularınıza bir kulak verin istiyorum. Bir kapatın gözlerinizi. Şu soruyu kendinize sorduğunuzda hissettiğiniz şey ne? Anlatın.

Nedir edebiyat?

Sonbahar sabahında hafif turuncu güneş ışığının altında kurumuş yaprakların hışırtısı olabilir mi mesela?

Ya da yaz gecesi serinliğinin yüzünüze vuran huzuru.

Yalnızlıkla kol kola gezmek bir cadde ıssızlığında.

Bir ağustos böceği ezgisi mesela.

Köy evinin tüten bacası.

Çocukluğumuza götüren tarhana kokusu.

Bir kedinin mırıltısı.

Bir gül dokusu.

Bir turunç rengi.

İnce…

Çok ince, çok naif, çok kırılgan…

Edebiyat kelimesi Arapça “edep” kökünden türetilmiştir. Edep özünde incitmeyen demektir.

İncitmeyen her yerde nasıl huzurlu oluruz değil mi? Nasıl güvende hissederiz kendimizi bir anne kolunda duyulan şefkat gibi.

Koruyan ve kollayan bir liman gibi.

Gökte güneş de olsa, denizde fırtına da olsa seni kabul eden bir liman gibi.

İşte özünde budur edebiyat. Hayatın her anında hissettiğimiz, yaşadığımız, ağladığımız, güldüğümüz, düştüğümüz, kalktığımız, anladığımız ve en önemlisi anlattığımız her şey. Yaşamın özüdür edebiyat…

Mühim olan anlatabilmekte. Şekli ne olursa olsun kırmadan, incitmeden anlatabilmekte.

Süslü ya da sade; size göre gerekli ya da değil; sözlü ya da yazılı bir şekilde duygu ve düşünceleri ifade etmenin adı literatürde “edebiyat yapmak” diye geçse de biz buna gönülde yepyeni bir dünya kurmak diyoruz.

Kendinize bir dünya kurmaktan vazgeçmeyin.


Yazar: Kaan TURHAL