Şiir nedir?

Şiir nedir?

Şiir nedir?

Şiir nedir?

İnsanların var olduğu günden bugüne anlatabilmek, anlaşabilmek, anlaşılabilmek için ürettiği dili en güzel kullanabilmelerine olanak sağlayan başvurdukları ilk yol edebiyat olmuştur. Dil ve duygu arasında bir köprü olan edebiyatın dünyasına girebilmek için de birçok kapının, birçok eşiğin olduğu fark edilmiştir sonradan.


Kapıların her birinin üslubu, söyleyişi, hitabı, tarzı farklıydı. Her biri ayrı ayrı bir edebi metin türünü temsil ediyordu.

Şüphesiz birçok insanın tercih edeceği kapılardan biri şiirdi. Peki şiir neydi?


Duygu ve düşünceleri anlatabilmenin belki de hem en yalın hem de en karmaşık; hem en sade hem de en süslü; hem en açık hem de en kapalı yani herkesin içinde kendisinden bir parça bulabildiği bir yoldur şiir.

Kendine özgü yaratıcı bir tür olan şiir biraz da kullanan kişiye özgüdür.

Kullananın duyguları, anlattıklarıdır şiir.

Tabi anlattıklarından çok anlatılanın nasıl anlaşıldığı, neler hissettirdiği de çok önemlidir. Sonuç olarak estetiği temele alan şiirde estetik diye adlandırılan insanda güzel duygular uyandıran mânâ demek değil midir?


Peki akademik tanımı ile şiir nedir?

Şiir edebiyatın en eski türüdür.

En genel tanımıyla şiir ritme ve imgeye dayanan, kendine özgü dili ve söyleyiş özelliğiyle estetik duygu ve heyecan uyandıran yaratıcı söz sanatı; dil ustalığıdır.

Şiirin edebi tür olarak en önemli özelliği; kendine özgü, özel bir anlatım diline sahip olmasıdır.

Şiir dili gündelik dilden farklıdır. Çok anlamlı derin sembollere, imgelere, mecazlara dayanır.

İnsanlığa dair var olan her şey tarih ile birlikte değişimlere ve dönemlere ayrılmıştır. Şiir de bundan payını almıştır. Gelin hep birlikte şiirin Türk Edebiyatı açısından tarihi gelişimine bakalım.


Türk Edebiyatı’ndaki Şiirin Tarihi Gelişimi:

Türk şiirinin tarihi İslamiyet öncesi sözlü döneme dayanır.

Sözlü dönemde dini törenlerde söylenen sav, sagu, koşuk gibi ürünler Türk şiirinin ilk örneklerini oluşturur. Sözlü dönemde geçip giden zamanla ürünler unutulmasın, söylenişi kolay olsun, hatırlanması kolay olsun diye milli ölçümüz olan hece ölçüsü kullanılmıştır şiir dilinde.

Ayrıca hece ölçüsü ile yazılan, halkın zevkine hitap eden halk şiiri, Türkçenin konuşulduğu tüm coğrafyalarda varlığını sürdürmektedir.

İslamiyet’in kabulüyle birlikte aruz ölçüsü ile tanışmıştır şiir dili. Aruz ölçüsü ile yazılan ve kendine özgü bir benzetmeler dünyası olan Divan şiiri edebiyat tarihimizde uzun süre varlığını sürdürmüştür. İslamiyet ile birlikte tasavvuf düşüncesi de şiirde konu olmuş, konuya hitap eden birçok şiir ortaya konmuş ve hatta tasavvufi düşünceyi yansıtan bir şiir geleneği ortaya çıkmıştır.

Yaklaşık altı yüz yıl varlığını sürdüren Divan şiiri, Tanzimat Dönemi’nden itibaren yerini yavaş yavaş farklı ve yeni şiir anlayışlarına bırakmıştır. Batılı şiir anlayışı ve akımlarının etkisiyle yeni nazım şekilleriyle şiirler yazılmış, şiirin konu alanında önemli değişimler yaşanmıştır.

Şiirin konu alanını geliştiren ve değiştiren Tanzimat şairlerini, estetik yapıya önem veren Servet-i Fünun şairleri takip etmiştir.

1910’larda hece ölçüsü, sade Türkçeyle söyleyiş ve millî konular şiire hâkim olmuş ve bu şiir hareketi Cumhuriyet’in ilanından sonra da devam etmiştir. Aslında buna biraz da öze dönme adı verilebilir. 1940’larda şiirin dili değişmeye başlamış ve sıradan insanın dertleri şiirin merkezine taşınmıştır. Gündelik konuşma diline dayanan bu yöneliş, 1950’lerin sonuna doğru ortaya çıkan imgeci yani sanat, sembol ağırlıklı şiir dili anlayışı ile etkisini kaybetmiştir. Türk şiiri 1960’lardan günümüze hem tarih içinde kazandığı değerler hem de yenilikçi arayışlarla çok farklı ses ve söyleyişlere sahne olmuştur.

Şiir Türleri ve Örnekleri

Didaktik Şiir

Sanatın güzel yönlerini öğretmek, eğitmek, bir konu hakkında bilgi vermek gibi amaçlarla yazılan şiirlerdir.

Öğüt ve bilgi içeriğinde ağırlıklıdır.

Amaç bilgi vermek, öğretmek olduğundan dili sade, süsten uzaktır.

Edebiyatta ve diğer sanat dallarında öğretimsel-eğitici özellikleri vurgulayan didaktizm felsefesinden türemiştir.

Örnek:

DİNLE VATANDAŞ

Kulak ver sözüme, dinle vatandaş

Uyma lâklak edip gülüşenlere.

Seni meşgul eder, işinden eğler,

Karışır tembel perişanlara.

Adım at ileri, geriye bakma,

Bir sağlam iş tut da elden bırakma,

Saçma sapan sözler hep delip takma

Allah’ın yardımı çalışanlara.

Âşık Veysel

Lirik Şiir


Didaktik şiir gibi düşünce değil, duyguları anlatan bir şiir türüdür.

Olay yerine durum; düşünce yerine duygu ön plandadır.

Kelime kökeni Eski Yunanistan’da şairlerin şiirlerini söylerken kullandıkları sazın adı olan ”lir”den türemiştir.

Lirizm kelime anlamı kişisel dünyanın coşkulu ve etkili bir biçimde anlatılması demektir.

Örnek:

ÇAKIL

Seni düşünürken

Bir çakıl taşı ısınır içimde

Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar

Bir gelincik açılır ansızın

Bir gelincik sinsi sinsi kanar

Seni düşünürken

Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır

Deliler gibi dönmeğe başlar

Döndükçe yumak yumak çözülür

Çözüldükçe ufalır küçülür

Bedri Rahmi EYÜBOĞLU

Pastoral Şiir


Pastoral köy-çiftlik hayatına dair anlamına gelen bir sözcüktür. Latince pastor (çoban) sözcüğünden türemiştir.

Pastoral şiir, kırsal yaşamın ideal formunu konu edinen edebiyat türüdür.

Doğanın güzelliklerini anlatır.

Pastoral şiirinin kurucusu eski Yunan edebiyatında Theokritos’tur.

Örnek:

ÇOBAN ÇEŞMESİ

Derinden derine ırmaklar ağlar,

Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,

Ey suyun sesinden anlayan bağlar,

Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.


“Göynünü Şirin’in aşkı sarınca

Yol almış hayatın ufuklarınca,

O hızla dağları Ferhat yarınca

Başlamış akmağa çoban çeşmesi…”


O zaman başından aşkındı derdi,

Mermeri oyardı, taşı delerdi.

Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.

Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.


Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,

Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,

Ateşten kızaran bir gül arar da,

Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi.

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

Epik Şiir


Epik Yunancada destan anlamına gelen “epope”den türemiştir.

Kelime anlamı destansı, destana özgü, destan biçiminde yazılmış olan demektir.

Savaş, yiğitlik, kahramanlık, büyük göçler ya da tarihi bir olayı coşkulu bir anlatımla işleyen ve okuyanda savaşma arzusu uyandıran şiirlere epik şiir denir.

Örnek:

BİR BAYRAK RÜZGAR BEKLİYOR

Şehitler tepesi boş değil,

Toprağını kahramanlar bekliyor!

Ve bir bayrak dalgalanmak için;

Rüzgâr bekliyor!

Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;

Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye

Yattığı toprak belli,

Tuttuğu bayrak belli,

Kim demiş meçhul asker diye?

Arif Nihat ASYA

Satirik Şiir


Satirik kelime anlamı yergisel demektir.

Yergi eleştiridir.

Satirik şiir toplumun, kişilerin veya bir olayın kusurlu ve gülünç yönlerini alaycı ve iğneleyici bir dille işleyen şiirdir.

Örnek:

HAN-I YAĞMA

Bu sofracık efendiler ki yenmek üzere tam hazır,

Huzurunuzda titriyor- şu milletin hayatıdır;

Şu milletin ki mustarip ve ölmeden ağır ağır

Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır

Yiyin, efendiler, yiyin bu han-ı iştiha sizin

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!


Tevfik FİKRET

Dramatik Şiir


Drama kelime anlamı tiyatro yazınıdır.

Dramatik şiir, dram türü konuları içeren şiir türüdür. Acıklı ya da korkunç bir olayı konu alır.

Amaç konuyu okuyucunun gözünde canlandırabilmektir. Opera için yazılan manzum eserlerde de kullanılır. Karşılıklı manzum olarak konuşmalı eserdir.

Eski Yunan edebiyatında bir oyundaki oyuncular tiyatro metnini şiir şekline dönüştürüp ezberlemişlerdir. Bu durum tiyatro türünün 19. yüzyılda ortaya çıkışına kadar devam etmiştir. Daha sonra tiyatro metinleri düzyazı ile yazılmaya başlanmıştır.

Dramatik şiir türünde Batı edebiyatında Corneille, Shakespeare, Racine, önemli eserler vermişlerdir. Günümüzde dramatik şiir, manzum tiyatro şeklinde varlığını sürdürmektedir.

Türk edebiyatının Batı’ya yöneldiği zamanlarda tiyatro eserleri şiir şeklinde değil de düz yazı şeklinde yazıldığı için dramatik şiir türü Türk edebiyatında pek gelişmemiştir. Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan, Faruk Nafiz Çamlıbel nadir de olsa bu türde eserler ortaya koymuşlardır.

Örnek:

ELEKTRA

Bütün bildiklerimi anlatayım sana;

Ağlamaktan vazgeçmezsen, seni

Gün ışığı girmez bir yere kapatacaklar

Yurttan uzak bir mahzende yaşayacaksın

O zaman bol bol ağlarsın gerçek talihsizliğine

Düşün bunları felaket gelip çatınca

Beni kabahatli görme, aklını başına devşir


Sophokles

Mensur Şiir


Mensur. ”nsr” kökünden türemiştir. Nsr. Yani nesir. Nesir düzyazı demektir. Mensur şiir ise düzyazıya yaklaştırılmış şiir demektir. Bu şiir türünde şiiri düzyazıya yaklaştırmak için ölçü, kafiye, redif, nazım gibi biçimsel özellikler önemsenmez; ancak içerik diğer şiirlerde olduğu gibi korunur.

Örnek:

HİCRAN-I EMEL

Daha hiç, hiçbir şey, daha hiçbir şey yok, sade birkaç nazar, sade birkaç tebessüm fakat ruhum, fakat hayatım bütün senin, bütün seninle meşgul, bütün seninle muattar…

Daha hiçbir şey yok, hayalin bile benim değil, hayaline bile hakkım yok! Fakat ruhum bütün hicran, bütün hicranla mâl-âmâl, bütün hicranla meshüf ve mütehassır…

Hayalin bile benim değil iken beni sevsen de benim olamayacağın, benim olsan da yine kaybolacağın hicranıyla zehr-âlüd; bu kadar bikes saadetin bile sinesinde acı bir hicran var, bir hicran-ı emel, senin emelinin hicranı, senin hicranının ateşi… Fakat bari buseydin, ümitsiz, emelsiz bile senin için muztarib ve zebûn kalan bir ruh-ı perişan, bir hayat-ı mecruh olduğunu olsun buseydin…

Acı, pür-hicran fakat yine bir teselli, yine hemen bir saadet olurdu.

Mehmet RAUF




Yazar: Kaan TURHAL